19 Haziran 2009 Cuma

Hepinizi çok özledik dostlar.....

Çok Sevgili Nur,

İçimizde büyütmesek de her daim yaşattığımız çocuğu ve çoçukluğumuzu bir araya çağırıyorsun demek .

Toplantının büyüsünü saçlarıma endeksleme lütfen.

Saçlarımın sırrını açıklamam için ekstra dan babamı da yanımda misafir getirmem gerekir zira...

Bu işin esas sırrı DNA’da, biraz da hayatı neresinden kucakladığınız da…

Espri bir yana, toplantı umarım İstanbul'da olur?

Güzel dostlarımızı güzel bir yerde ağırlarız…

Şu an boğazdayım ve dünyanın en güzel simetrisine bakmaktayım…

Karşı tarafın güzelliğini görecek kadar birbirine yakın, iki yaka arasında ortadan akan suyu kahverengi değil turkuaz mavi bırakacak kadar birbirine uzak iki muhteşem yakanın büyüleyici simetrisine...

Roma, Londra, Frankfurt, Paris gibi kentlerinin ortasından geçen etrafında kurulduğu kahverengi nehirleri ve buraları görmek ve üzerinde gezmek için neler harcadığımızı düşününce nasıl şanslı bir kentte yaşıyoruz ve değerini anlamıyoruz diye içimden geçiriyorum su an…

Napolyon’un dediği gibi ‘’ Dünya tek devlet olsaydı İstanbul başkent olurdu’’ gerçekten…

Ben bu kente aşığım kendimi bildim bileli..

40 + yaşlara gelince düşkünlüğüm iyice arttı bu kente…

Bu yıl kış çok sert oldu bu nedenle milyonlarca lale bin bir güzelliğini soğuk nedeniyle Nisan’a kadar taşımak sansını buldu…

Onları uğurlayıp boğazın gerçek sahibi eflatun erguvanların sahne almasını beklerken inanılmaz bir hızla rüzgar gibi gelip geçtiler…

Demek ki soğuk lalelere yaradığı kadar erguvanlara iyi gelmiyormuş…

Keza mor salkım sümbüllere de…

Şu an zaman manolyalar’ın zamanı…

Özellikle Bebek’de yeşil saçlarına beyaz tokalar gibi kuşanmışlar sabahları önlerinden geçerken muhteşem oluyorlar…

Bazen bu manolyalara bakınca beni çok eskilere götürüyor…

Trabzon Lisesi ‘nin bahçesinde yeralan o haşmetli manolya ağacının eğilerek yuvarlak küçük havuzun ortasında tüm görkemiyle kuğu gibi salınarak yüzdürdüğü beyaz su manolyalarını anımsıyorum…

Bu çiçekler, kokuları, renkleri, rahiyaları inanılmaz güzel gerçekten…

Her mevsim farklı bir güzellik yaşıyoruz…

Hayatımızda da öyle değil mi…

Hayatımızın da mevsimleri yok mu?

Önce Laleler sonra Sümbüller akabinde Erguvanlar gelip geçmiyor mu?

İçimizde manolyalar açmıyor mu?

Ve…

Tüm heybetiyle ortak hafızalarımız, güzel ve katıksız anılarımız içimizde bir çınar gibi dallanarak bizleri sarmalamıyor mu?

Hepinizi çok özledik dostlar…

Beyaz manolyalarımızla ve bizi her zaman güçlü tutan anılarımızla 10 Ekim’de buluşmak adına…

Hepinizi özlemle kucaklıyor, bitimsiz sevgilerimi sunuyorum...


Saygılarımızla,

İlham Süheyl Aygül

1 yorum:

Trabzon Lisesi 1982 dedi ki...

Yazıda,Haute Coture akımını başlattık.Ismarladığım her konu yazının içinde ,bravo valla...nur