18 Ekim 2008 Cumartesi

KENDİNİ YAKALA!

Hep hayatı veya bize öğretilen bir şeyleri yakalamaya çalışır dururuz hayatta..
Şatafatlı bir sözün, bir şarkının, bir filmin, bir kitabın veya genel kabul görmüş bir çok klişenin arkasında büyük bir gururla yol tutarak..
Carpe Diem'ler, Hayatı Iskalamamaya çalışmalar, Dünya Vatandaşı olmalar falan filan..
Güzel sözler şüphesiz..
Kalbi ısıtan, ağzımıza yakışan ve konuştukça gurur yaratan..
Gerçekte bunları dilermiyiz?
Dilersek gerçekten inanırmıyız?
İnanırsak yaşama taşır, gerçekleştirir miyiz?
Elimizde sıkı sıkıya tuttuğumuz bu define haritalarımız sağlam mıdır gerçekte?
Haritalar arazilere ne kadar uyar?
Hatta başkalarına işaret levhaları çakacak kadar olayları abartırken, acaba o levhalara doğru hiç yolculuk yapmış mıyızdır kendi içimizde?
Başkalarına fevkalade hassas olan sensörlerimiz, genelde kendimize karşı neden kapalıdır?
Başkalarını içsel nedenlerle, kendimizi dışsal nedenlerle eleştirmek adetden mi olsa gerek?
Ne söylediğimiz, ne yaptığımız değil de, ne hissettirdiğimiz midir acaba önemli olan?
İdealize ettiğimiz kişiliğimiz ile reel kişiliğimiz ne kadar birbirlerine yakındırlar?
Aradaki boşluğu birbirine yakınlaştırmak yerine arada kalan mutsuzluk denen bulutun üstüne çıkıp aşağıdaki boşluğa bakarak ahkam kesmek bizi daha ne kadar avutur?
Düşüncelerimiz&Kararlarımızın ne kadarı bize aitdir?
Ne kadarı başkasına?
Başkalarının filmleriyle üzülüp, sevinmeye, şarkılarını dinleyerek hüzünlenmeye,
Sözlerini söyleyerek övünmeye daha ne kadar devam etmeyi planlıyoruz?
Ne zaman başkalarının şapkalarını çıkarıp, eldivenlerine kuşanmayı terk edeceğiz?
Ne zaman başkalarının ayakkabıları giymeyi bırakıp, söylem-eylem örtüşmelerimiz olmadığı zaman da kendi popomuzu tekmeleyecek özgüvene sahip olacağız?
Ne zaman kendimiz olacağız?
Ne zaman ruhumuzun ikizlerini tek kişi yapacağız?
İç sesimizle , dış sesimizi ne zaman ahenkle tek ses yapacağız?
Ne zaman hayat diye, başkalarını değil de artık kendimizi yakalayacağız?
Ne zaman?

İlham Süheyl Aygül
6 fen H
1283

2 yorum:

Trabzon Lisesi 1982 dedi ki...

ne olur başkalarının filmiyle üzülsem,yönetmenmiyim...
ne olur söylenen şarkılarla duygulansam,Sezen aksu muyum...
ne olur başkasının sözünü söylesem...Birileri hislerime tercuman oluyorsa ne olur yani......
Bizi bu zihniyet öldürdü zaten di mi...Kalemine sağlık....Çok güzeldi...nur

Trabzon Lisesi 1982 dedi ki...

Sevgili Nur işin özü şu;

Sezen Aksu'yu dinleyelim, mümkünse hep birlikte söyleyelim, güzellikleri de her zaman her yerde paylaşıp çoğaltalım..

Ama çakma sezen aksu olup ahkam kesmeye çalışmayalım.

Hepimiz bir meyveyiz.

Hepimizin ayrı bir anlamı ve tadı var.

Bir elma isek, muzdan hoşlanan daha çok kişi var diye; ikinci sınıf bir muz olmaya çalışmayalım, içselleştiremeyeceğimiz bir macera için birinci sınıf elma olma sansımızı tepmeyelim.

Hepimiz özeliz, hepimiz güzelliklere aşığız ama hiç birimiz ne saf ne de çakma olmamalıyız.

Hayata geçirdiklerimizi insanlara üflersek daha iyi yapıştığımı göreceksin sevgili arkadaşım.

Seviyle kal, hoşçakal..

süheyl

Svg.