13 Aralık 2008 Cumartesi

YAKLAŞIK 40 YIL

Yenicuma Mahallesi, Rıfat Sokak, 3 nolu bahçeli ev. Atatürk Alanı’ndan Boztepe’ye ( Taksim Yokuşu ) doğru tırmanmaya başlayınız. Gözaçan Camii Kavşağı’ndan doğum hastanesi yönüne şöyle bir elli metre yürüyünüz, sağdan ikinci sokakta soldaki ikinci bahçeli ev bendenizin doğduğu evdir. Evimizin bahçesinde mandalina ağaçlarından nar, incir, hurma, ayva ağaçlarına kadar her ağaç mevcut idi. Ne yazık ki kalabalık aile yapısı eski evimizin bahçesine yeni bir bina yapma ihtiyacını doğurdu. Seksenli yıllarda bu eski evimizi koruyarak bahçesine çok katlı bina yaptık. Beş altı sene evvelde kullanılmayan eski evimizi yıkmak zorunda kaldık. Ortak mal oluşu evin korunup geri dönüşümünü engellediğinden şu anda yerinde yakınlarımızın kullandığı bir otopark vardır. Neyse bu son bölüm konumuz değil, anılar söz konusu olunca bazen fren tutmayabiliyor.
Efendim bu evde ben ilkokul çağlarımı geçirdim. Trabzon’da önemli konuma sahip bazı işadamı ve mühendis şahsiyetlerde o sokakta o günlerden bugüne kardeşçesine arkadaşlarımdır.
Rahmetli dedem Vehbi USTAÖMEROĞLU, yine rahmetli amcam Hamdi USTAÖMEROĞLU ve Allah uzun ömür versin babam Refik USTAÖMEROĞLU ortak tüccarlardı. Her bayram öncesi bütün aile fertlerinin ezberlediği ritueller vardı. Kurban bayramı hazırlıkları ve bayram süreci bugün gibi gözümün önündedir. Bir kış mevsiminde o bahçeli evimize kurbanlıklar alınışını hatırlıyorum. Dedem ve çocukları her yıl olduğu gibi adı ve yeri belli satıcılardan kurbanlıkları aldılar ve eve gönderdiler. Biz çocuklar heyecanla onların bahçe içindeki müştemilata sokuluşunu izledik. Kış mevsimi olduğundan dolayı kurbanlıkları açık havada saklamazdık. Sadece gündüzleri belli saatlerde otlasınlar diye bahçeye çıkarırdı büyüklerimiz.
Bayram sabahına kadar bu kurbanlıkların gıdalarından biz çocuklar sorumlu idik de –
sem abartı olmaz. Bu arada annemler rahmetli babaannemden miras tatlılar başta olmak üzere bayram süresince tüketilecek yiyecekleri hazırlarlardı. Çamaşırlar yıkanır, ütüler yapılır, evin taşlığı kurbandan sonra tekrar temizlenecek olmasına rağmen defalarca yıkanırdı. Bayramlıklarımız üzerimizde denenir, biz de çocuklar olarak onları bayramdan önce giymenin yollarını arardık.
Bayram sabahı evin büyük erkekleri bayram namazı ve mezarlık ziyaretlerin-
den sonra eve gelirlerdi. Onlar eve gelince ev içi bayramlaşma safhasına geçilir, kahvaltıya oturmadan dedem harçlıklarımızı dağıtırdı. Sonra kahvaltımızı yaparken daha önceden anlaşılan kasaplar büyük çift kanat taşlık kapısını çalarlardı. Hemen kahvaltıya son verilir, erkekler olarak bahçedeki kurbanlıkların yanına geçilirdi. Ve o dini görev yerine getirilmeye çalışılırdı. Etler evin ve dağıtılacaklar olmak üzere ayrılır ve öncelikle dağıtılacak olanlar ki onların sahipleri de önceden belirlenmiştir, hemen vakit geçirilmeden sahiplerine teslim edilirdi. O sırada evimize bayram ziyaretleri de yavaş yavaş başlardı. Diğer sokaklardan çocuklar kapıdan harçlık veya şekerlerini alırlardı. Akşam üstü ise babam, annem ve kızkardeşim olmak üzere anne tarafına doğru bayram ziyaretine başlardık. Ama rahmetli dedem ve anneannemlere gidene kadar epey bir bayram ziyareti gerçekleştirirdik. Yani anneannemlere gidiş akşam saatlerini bulurdu. Tabii ki anneannemin o safkan Çerkez Kızının nefis akşam yemeklerini ve hele hele su böreğini yemeden geçirilmiş bir bayram bayram olabilir miydi ki? Yaklaşık 40 yıl sonra o güzel ortamlar belki yok. Ama sağolsunlar büyüklerimiz olabildiğince o günleri bizlere ve oğlumuza yaşatmaya çalışıyorlar.
Bayramınız kutlu ve hayırlara vesile olsun.

Gürol USTAÖMEROĞLU

Hiç yorum yok: