1 Ocak 2009 Perşembe

TRABZON’DA MİMAR OLMAK 2

Yerel mimari onurlu bir kimlik birikimidir. Dünyanın herhangi bir kıtasındaki herhangi bir ülkenin herhangi bir bölgesine gittiğinizde bunu hissetmeniz mümkündür.
Yerelden kastımız bilmem kaç yıllık bir geçmişe ait mimariye sabitlenmemiz anlamına gelmemelidir. Yani 300 yıllık bir mimarinin yerel değeri ayrı değerlendirilmeli, 100 yıllık bir geçmişe veya 50 yıllık bir geçmişe sahip yeni bir yerleşmenin taşıdığı mimari değer ayrı değerlendirilmelidir. Önemli olan kronolojik sıralamada sonra gelen mimarinin önceki mimariyi inkar edip etmediğidir.
Trabzon’un 4000 yıllık bir geçmişe sahip olduğu, hemen hemen her kamusal
toplantıda, söyleşide, basında, eğitimde, bilimde söylenir durur. Bu söylemler gelecek ile ilgili hayallerle buluşur, ancak mevcut durum ve bunun yansımaları hep göz ardı edilir. Yani biz çok eski bir kentiz, ama bu eskiliğimiz gelişmemize engel olamaz gibi bir duygu yoğunluğu içinde görüldüğümüz her eğitimlinin malumudur.
Dünya üzerinde Trabzon gibi veya Trabzon’dan daha eski geçmişe sahip kent-
lerin genel yapılarının mevcut kimliklerini koruyarak geleceğe bakmak üzerine kurulu olduğunu bunu da keyif alarak yaptıklarını görürüz. Bakınız mevcut kimliklerini tü-
ketmek değil, sürekli olarak dinç ve dik tutmaktan bahsediyorum. Peki nedir bu
kimlik dediğimiz şey; Tabiat özelliklerinden kültürüne, mimarisinden insan davranış-
larına kadar çok geniş bir yelpazeden bahsedebiliriz. Ama takdir edersiniz ki insanını
tanımadan, yemeğini yemeden, doğasını teneffüs etmeden, Trabzon ve benzeri
kentlerde ilk algılayacağınız şey o kentin sahip olduğu mimari yapısıdır.
Son yıllarda Trabzon’da yerel mimariye sahip çıkma çalışmalarını görmemez-
likten gelemeyiz. Yasalar bu çalışmaların gerçekleştirilmesinde şüphesiz en büyük katkı sahibidir. Yerel yönetimin yönlendirici adımlar atması henüz emekleme aşama-
sında olmasına rağmen sevindiricidir. Ne yazık ki bu konuda yerel yönetimin ma-
nevra alanı radikal bir karar alıp uygulamadığı müddetçe sınırlıdır. Yani işin
başı olan genel planlama anlayışı gözden geçirilmek durumundadır. Gelişme
alanları eski dokuya müdahale etmeden oluşturulmalı, mevcut kimliğe labora-
tuvar titizliği gösterilmelidir. Bu konudaki meslek odaları ki Mimarlar Odası
işin başıdır, atılan her adımda görüşü alınmalı, eleştirileri dikkatle değerlendi-
rilmelidir. Yerel yönetim meclisinde mimarların etkin olarak yer alması özendirilmeli
mimarın kent kimliğine verilecek katkıda başrol oyuncusu olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
Dünyada bırakınız eski kentleri yeni kentlerde bile birçok mimari değeri fotoğ
raflamak tasarımcısının iznine bağlıdır. Eski kentlerde yapıların dış boyalarının izine tabi olduğu, izinsiz yapılacak herhangi bir boya değişikliğinin bile büyük cezalara muhatap olduğu bir hakikattir. Dışarıda böyle bir davranış var iken, Trabzon gibi eski bir kentin caddelerindeki mimari ürünlerde çeşit çeşit renk ve dokudaki malzemelerin kullanılması düşündürücüdür. Eskinin bağrına hançer sokarcasına yapılan bu binaların kent kültürüne ve mevcut kimliğe vereceği katkı tartışılmalıdır.
Trabzon’un yeni caddelerinde veya bölgelerinde yeni bir mimari anlayış uygu-
lamak ne kadar doğru bir yaklaşım ise eski prestij bölgelerinde mevcut kimliği yok sayan yapılar yapmak da o kadar yanlış bir uygulamadır. Burada işi yalnız yerel yö-
netime bırakmanın çözüm olmayacağı, ilgili meslek odalarının liderliğindeki bir kamu-
oyu baskısının gerekliliği de artık bütün dünyada görülen itiraz mekanizmalarından biridir.
Gelecek hafta mimarların durumunu ele alacağız. Böyle bir kentte mimar
olmanın dayanılmaz hafifliğini işleyeceğiz.

Gürol USTAÖMEROĞLU

Hiç yorum yok: