27 Ocak 2009 Salı

TRABZONLULUK 3

Her şey zaman gibi çok hızlı hareket ediyor. Davranışlarımız değişiyor. Kültü-
rümüz değişiyor, alışkanlıklarımız değişiyor, kısaca hayatımız değişiyor.
Kentimiz değişiyor, semtimiz, mahallemiz, sokağımız değişiyor.
Değişim kötü bir şey mi?
Elbette hayır, Hele hele medenice ve gelişerek yaşanıyorsa tadına doyum ol-
maz. Gelişerek değişmek hakikaten dünya ile aynı anda hayatın anlamını yakalamak olarak görülebilir ve bu asla kötü bir şey değildir. Üstelik hayatımızı ve iletişimimizi kolaylaştırıcı yanı tartışılmazdır. Mesela hava taşımacılığı hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Veya internet haberciliği anında dünya ile iletişim kurmamızı sağlamaktadır. Kent içi toplu ulaşım kamu hizmeti olarak ulaşımın düzenli ve huzurlu olmasını sağlamaktadır. Yeni malzemeler ve bu malzemelerin bilinçli kullanımı mimarlık ve mühendislik alanında insanlara yaşanabilir mekanlar ve çevre yaratmakta büyük kolaylıklar getirmektedir. Yeni buluşlar ve bunları tamamlayan araç ve gereçler tıp biliminin insan ve hayvanlara daha kolay hizmet vermesini sağlamaktadır. Kriminal değişimler ve değişimlerin getirdiği yeni buluşlar adli ve polisiye olayların açıklığa kavuşturulmasında önemli rol oynamaktadır.
Yani aklımıza gelebilecek bütün meslek guruplarının insan hayatını kolaylaş-
tırıcı değişim ve gelişim yaşadığı ve bunun görselliğimizi de etkilediği gerçeğini göz ardı edemeyiz.
Esas üzerinde durulması gereken medeni gelişmedir. Zurnanın cırtladığı yer de burasıdır. Medeniyetin salt bir değişme mi yoksa kültür ve geleneklere bağlı bir
köprü mü olduğu tartışması ders kitaplarına girebilecek niteliktedir. Bugün dünyada
sanayide, teknolojide ve ekonomide gelişmiş bütün ülkelerin yol haritaları üzerindeki
karanlık noktalar kültür, gelenek, düzgün aile yapısı..vs gibi etkenlere olan özleme bağlı olarak kemikleşmektedir. Teknolojik gelişmişlik insani davranışlarla ne yazık ki doğru orantılı tezahür etmemektedir. Bunun farkında olan Japonya gibi ülkeler bazı
geleneklerinden ve özünü yansıtan kültüründen bu yüzyıl başına kadar ödün vermemeye çalışmıştır. Ama ne yazık ki son yıllarda Japon Gençliği özüne sahip çıkma konusunda yeterli performans gösterememektedir. Ya da Amerika Birleşik Devletleri bütün gelişmişliğine ve de dünya patronluğuna soyunmuşluğuna karşın hangi kültürünü ön plana çıkarıp yaşatabilmektedir? Ülkenin gerçek sahibi Kızılderili Halk veya Mississippi Kıyılarından çıkıp bütün ülkede söz sahibi olan siyahların özgün müzik ve davranışları ABD nin kültürünü ne kadar yaşatabilir ya da ne kadar temsil
edebilir? Oysa ülkemiz nerede ise 1000 yıllık bir geçmişin mirascısı ve Mezopotamya
gibi derin bir bölgenin efendisi olarak geleceğine ışık tutacak bir medeniyet beşiğidir.
Trabzon böyle bir ülkenin tarihinde parlayan yıldızlardan biridir. Gelecekte de güvenle parlamak için üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak
bir an önce gelişmek ve değişmek Trabzon Yöneticileri için büyük bir davranış ya-
nılgısıdır. Turizm adına verilen ödünler, medeniyet uğruna gösterilen davranış deği –
şiklikleri, yemek kültürümüzdeki dejenerasyon, hele hele sokak kültüründeki kaybol-
muşluk Trabzon’daki yöneticilerimizin iyi niyetli fakat yanlış taktikli yönetimlerinin sonuçlarındandır.
İyi bir yerel yönetim eski kültür ve gelenekleri yaşatmada öncülük yapmalı, bunu içselleştirmelidir. Giyimden yemeğine, sokağından denizine kadar kültürü yaşatmak yerel yönetimin görevlerindendir.
Bu konudaki düşünceler, panel veya konferanslarda dile getirildiği hali ile bırakılmakta, yaşatılması gereken kültür, nostalji bahçelerinde bir tatlı hüzün gibi kalmaktadır.

Gürol USTAÖMEROĞLU

Hiç yorum yok: