15 Ocak 2009 Perşembe

TRABZONLULUK 1

Kurban bayramı vesilesi ile yazdığım Yaklaşık 40 yıl başlıklı yazımda da de-
ğindiğim gibi 43. yaşımı sürdüğüm bu günlerde 40 yaş sendromu mudur nedir eskiyi her geçen gün daha çok arar oldum. Galiba gençliğimizde büyüklerimiz ve ileri gelen-
lerimizin Küçük İstanbul Trabzon hedefi gerçekleşme yolunda emin ve hızlı adımlarla ilerliyor. Oturduğumuz binalarda dahi tanışan ya da görüşen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Kim kime dum duma almış başını gidiyor. Merdiven veya asansör kültürü tam bir facia. İnsanlar birbirlerine günaydın demekte dahi zorlanıyor.
Herkesin yüzünden düşen bin parça. Ya çocuklarımız? Kaçımızın çocuğu veya çocukları arkadaşları ile geniş bir sosyal ilişki kurabiliyor? Kaçımızın çocuğu bireysellikten uzak yaşıyor? Yolda karşılaşan kaç kişi birbirlerinin ailesine, annesine, babasına selam gönderecek kadar birbirlerini tanıyor veya birbirlerine samimi duygular besliyor.
Gençlik yıllarım Cumhuriyet Mahallesi, Vali evi, Hacıkasım, Aldı Kaçtı Yokuşu üçgeninde geçti. O Aldı Kaçtı Sokaktaki daha doğrusu yokuştaki taşların dili olsa da konuşsa..Orada yaptığımız futbol maçlarının haddi hesabı yoktur. Her golden sonra top Hacıkasım Fırınına kadar inerdi. Şanssız kalecide arkasından tabii ki. Okulumuz Karma ( Kanuni) Ortaokulu dahi bu üçgen içinde idi. Seçmeli sosyal ders saatlerinde tiyatro yapardık. Hocamız Allah uzun ömür versin Sayın Hüseyin SERDAR tiyatro, skeç, okuma gibi sanat dallarına çok önem vermekte idi. Hatta beni o dönem Trabzon Sanat Tiyatrosuna önermiş idi. Birkaç provadan sonra bu tiyatro o dönem ki siyasal kavgalara kurban gitti ve kapandı. Ben de ne yazık ki tiyatro sevdamı orada bitirmek zorunda kaldım.
O dönem gençliği üretken idi. İlişkilerde bireysellik yoktu. Kişisel çıkarlar söz konusu değildi. Ders çalışmalar bile ortaklaşa gerçekleşirdi. Bugün olduğu gibi bilgiler veya öğretiler birbirinden gizlenmezdi. Başarı kıskanılmaz paylaşılırdı. Nerede ise herkes sokakta büyürdü. Ama kimse sokak çocuğu olmazdı. Çünkü gerçek anlamda sokak kültürü kentin her yerinde ağırlığını hissettirirdi. Sokaklarda yalnız futbol değil diğer spor dalları da gençliğin ilgi alanına giriyordu. Hatta yalnız spor mu? Kültürel uğraşlar dahi sokaklarda gençlerin paylaştıkları etkinliklerdendi.
Sokak kültürü denilince akla ilk gelen şahsiyetlerden biri tabii ki bekçilerdi. Ne güzel insanlardı onlar. Bizden biriydiler. Her gece düdük sesleri ile onları benliğimizde hissederdik. Devletin başkalaşmamış, resmileşmemiş haliydi onlar.
Sokak kültürü içinde komşuluk bir başka güzeldi o günlerde. Yan apartman-
daki arkadaşlarımla balkonlarımız arasında teleferik yapar, annelerimizin arkadaş
günlerindeki pastaları aşırıp bu teleferik yardımı ile birbirimize gönderirdik.
Sokak Kültürü gerçek bir kültür kaynağı idi. Teraslarda yarışma programları düzenlerdik. Hele hele bendenizin apartman terasında bütün mahalleye sunduğu Karagöz Hacivat Gösterisi epey ses getirmişti o günlerde.
Sokak Kültürü içinde yine apartman teraslarında yaptığımız uçurtmaları ne
büyük bir keyif ve neşe içinde uçururduk anlatılır gibi değil.
Sokak Kültürü zıtlaşmayı da barındırırdı tabii ki. Mahalleler arası yaptığımız futbol müsabakaları az kavgaya tanık olmamıştır. Ama son her zaman mutlu biterdi. Müsabaka günü olmasa bile ertesi gün bir araya gelinir barışılırdı.
Giyimler çok özenli idi. Herkesin modayı takip etmesi beklenemezdi. Ama yakışanı giymek ve giyimini davranışlarına yansıtmak esas idi. Kent Merkezinde
yürümek, otomobil kullanmak başlı başına özen gerektirirdi. Kurallar hiçe sayılmaz
uyulması konusunda azami gayret gösterilirdi. Sözün özü Trabzonluluk kentlilik idi. Özen gösterilen bir olguydu.
Bu konuda belediyeye çok büyük sorumluluk düşmektedir. Gelecek hafta
konuya bu yönden yaklaşacağız.

Gürol USTAÖMEROĞLU

2 yorum:

Tuygun dedi ki...

Gürol kardeşim, güzel bir yazı olmuş ellerine sağlık, devamını bekliyoruz.
Beni o günlere geri götürdün.O zaman için anısmadığım kadarı ile sende büyük bir tiyatral yetenek vardı ve dediğin gibi o dönemde çok önemli işler başarmış amatör Tiyatro Klübü siyasal karambolde kayboldu.
sanırım şu sıralar trabzon'da o tiyatro üstüne bir kitap yayınlanacak.
Sağlıcakla kal

Trabzon Lisesi 1982 dedi ki...

Sevgili Tuygun, teknoloji özürlü olduğumdan yorumları okumam daha doğrusu öğrenebilmem epey zaman aldı. Düşüncelerin için çok teşekkür ederim. Sen, Hakan Uzun, Aynur, Kibar, ve daha nice arkadaşlar her etkinliğe öyle ya da böyle imza koyduğumuz sanat dolu günler idi.
O günlerde bizim dışımızdaki etkenlere el koyabilme gücümüz olsaydı bugün belki de her birimiz tiyatro sahnelerini paylaşıyor olacaktık.
Olsun hayat böyle de güzel. Eskiyi böyle hatırlamak daha da güzel.
Hoşçakal,
Gürol